16 Aralık 2009 Çarşamba

yeni bi sayfaya hoşgeldiniz. bu sayfada göreceğiniz şeyler tamamiyle size ait ve siz yaşayacaksınız. hatalarınız da mutluluklarınız da buraya kaydedilecek. pişmanlıklarınızı silmenize izin vermiyoruz, mümkünse pişman olmayın.her şeyin güzel ve sizin mutlu olmanızı diliyoruz. İYİ YAŞAMLAR...

24 Ekim 2009 Cumartesi

Belki De ...Kim Bilir?

Belki de ben "Aşk" ı Kendi Ellerimle, Darağacında Sallandırmıştım.... Kim Bilir ?


Evet belki de gerçekten böyledir. Yıllar önceki Mevzu Ve Aşk bu gece aklıma düştü. Gözde' nin sorusuyla birlikte hemde. " Biz kimden beddua aldık Begüm? "
Aklıma gelen ilk "Aşk"tı. "Aşk" ın böyle bir şeyi düşünmeyeceğinden adım gibi emindim fakat bir an sordum kendime. Çünkü hala bana son bakışı gözümün önünde. " bırakma" der gibi, üzgün ve çaresiz. Küçük bir çocuğun yıkılan hayallerine bakışı gibiydi. O dönemde ben aklı beş karış havada, o güzel duygunun kıymetini bilmeyen, şımarık bir kız çocuğuydum. Ama her ânı aklımda. Yıllar geçmesine rağmen " Aşk" ın etkileri hala bende görülebiliyor. Ben "Aşk" la olgunlaşmışım meğer. "Aşk" tan öncesi olmamış hiç ve -o zaman bilmediğim birşey- sonrası da olmayacakmış. Ne yazık ki yitip giden zaman "Aşk" ı benden alıp gidememiş. Sökememişim sevgisini kalbimden . Hala bir fotoğrafı durur en sevdiğim şaririn, en sevdiğim kitabının, en sevdiğim şiirinin olduğu sayfada. Arada çıkarırım Yosun gözlerine bakabilmek ve onu canlı tutabilmek için içimde.
Dedim ya kıymetini bilememişim. "Aşk" yanıbaşımdaymış ama defetmişim başımdan. Fark etmeden arkamı dönüp gitmişim. Oysa şimdi ne kadar da pişmanım. Aptal diyorum kendi kendime, aptalsın Begüm! Bırakıverdin "Aşk" ı o kaldırımda. Arkandan bağırmasına, yakarışına, yalvarışına kulak asmadan , kafanı çevirip bakmadan uzaklaştın "Aşk" tan. Ama "Aşk" gururluydu.
Bak bir daha geri döndü mü sana?
Bir daha kalbine ulaştı mı?
Sen bunu hak ettin Begüm!
Şimdi "Aşk" seni darağacına asmış ölümünü bekliyor... Sessiz, sakin, usulca...
Begüm Oskay
23 Ekim 2009
Cuma...

23 Ekim 2009 Cuma

ŞARAP

ŞARAP


Saat onikiden sonra,
Bütün içkiler
Şaraptır


Cemal Süreyya

BİLİYORUM SANA GİDEN

BİLİYORUM SANA GİDEN


Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Cemal Süreyya

SEVGİLİM, BİR GÜNÜN..

SEVGİLİM, BİR GÜNÜN..

Sevgilim, bir günün ortası şimdi
Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
Uzat bana uzat ellerini
İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor

Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.

Günümüz ekmeğimiz, türkümüz
Çoluğumuz çocuğumuz
Binalar yan yana yükselip gidiyor
Vapurların ağzı köpük içinde
Uzaklarda ne kapılar açılıyor
Tirenin biri bir istasyona varıyor
Ordan çıkıyor biri.

Her şey biliyor her şey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrrediğimi?

Geldiğimi?
Gittiğimi

Hadi!

Cemal Süreyya

10 Ekim 2009 Cumartesi

Zaman ve Mum

"Zaman en büyük ilaçmış, -Öylemi, oldu görürsem söylerim- zaman beni sadece büyütüyor bazen."
bu cümlei ilk duyduğumda zamanın bu kadar önemli olduğu aklıma bile gelmemişti.Şimdi düşünüyorum da zaman gerçekten de ilaç değilmiş yaralarıma.Merhem olacağına tuz oluyormuş hatta.Bastıkça kanayan yaralarım iyice derinleşmiş zamanla.
"Zaman geçer büyürüz, sertleşir dünya" diye boşuna dememiş mor ve ötesi şarkısında. zaman büyümeye gerekmiş sadece. unutmaya vea iyileşmeye değil.Aksine unutamadığımız olayları, kişileri yüzümüze vurmaya yarıyor zaman.
Hayatlarımız bir mum ışığı gibi.Hafif bir rüzgarda sönmeye meğilli ama dirençli.o hafif rüzgarlardan korumaya çalışırız hep kendimizi ama beceremeyiz, çünkü arkasından daha sert bir rüzgar gelir ve mum söner.Umut Biter. onda yaşanan kaybolur gider duman gibi uçar.geriye kalansa koca bir enkaz, bir şeye benzemeyen eriyip de donmuş şekilsiz bir mum tabakası. Şansı olan henüz sıcakken mumu alıp şekle sokandır.Yani hayatını yeniden şekillendiren. ama her ne olursa olsun o mum bir kere erimiştir ve zamanın içinde kaybolup gitmiştir.arda kalanları tekrar yapsan da ne değişecektir ki? amaç o mumu hiç yakmamaktır,yansa da bitmeden söndürmektir......
Begüm Oskay
09 Ekim 2009 - Cuma - saat: 06.45

Çemberimde Gül Oya

hiç yaşamadığın bir döneme yaşamış kadar bağlı olmak...
hangi insanın hissedeceği bir duygudur ki bu? hiç görmediğin hiç bilmediğin
zamana nasıl bu kadar hayran olabilir ki insan?
yaşamadığı yaşayamadığı bir dönem nasıl bu kadar içine işler bir insanın?...
nasıl bu kadar güzel resmedilir bi hikaye?
bir daha aynı olmaksızın...her karesinde nasıl kendinden bi parça hisseder ki insan.?
her yeni güne onunla uyanmak nasıl bir şeydir ki?
nasıl olayları yaşamış kadar etkilenir bi insan o sahnelerde ?
ve her güne hiç bir şey olmamış gibi nasıl devam eder?


bunların cevabını ben 1 haftadır içinde bulunduğum ruh halimin geçmesi için kendimi
izlemeye adadığım 2004 yapımı muhteşem diziyle buldum... Çemberimde Gül Oya....
ilk sahnesinden itibaren izlemeye başladığım an dünyadan sıyırdım kendimi.
hala etkisi devam etmekte vücudumda.. göz yaşlarım istemsiz bi şekilde yanağımdan süzülmekte.
ve hala ben o günleri yaşamasam da özlemekteyim. mehmet'i yurdanuru hatta cananı ve zarifeyi
kıskanmaktayım...bana kalsa sultan ı ve ibrahimi bile kıskanacağım ama kinim ağır basıyor...
aslında onlarda her birinde bi tanıdık sese bi tanıdık ifadeye rastladım izlerken belki bundandır bu kadar bağlanmam bi diziye.
saat sabahın 8 i ve ben hala ilk bölümünden son bölümüne kadar her sahnesini beynimde ve kalbimde hissedebiliyorum..
bilmiyorum benim kadar etkilenen var mıdır bu diziden ama ben ilk ve tek olmayı yeğlerim..
varsa da benimle aynı duygularımı paylaştılar bilmek isterim... o aşkı hissettiler mi? o özgürlük ateşinde yandılar mı?
o töre denilen alladın cezası cahilliklere sövdüler mi? ve o maskeli yüzlere bakarken gerçekten
maskesiz yüzü gördüler mi?
ben merak ediyorum. her daim merak ediyorum cevaplarımı bulamasam da soruyorum. doğru algılanmasam da ye da hiç umurlarımda olmasa da
ben tartışmaktan çekinmiyorum
fikirleri ve inançları uğruna yok olanlarla ve türkiye'yi seven herkesle birlikte ben de DÜŞÜNÜYORUM... suçluysam da suçluyum...
birilerine türkiye'yi sevmeyi anlatıyorum onlar beni ne kadar yanlış anlarlarsa anlasınlar. ben seviyorum özgür irademi...

Begüm Oskay - 07 Ekim 2009

23 Eylül 2009 Çarşamba

beynimde o kadar soru o kadar düşünce var ki artık baskı yapmaya başladılar beynime.... kurtulmak istiyorum bazılarından.. onlarca cevaplanmamış soru, çıkmaz sokak gibi çıkmaza dönmüş düşünce beynimi yiyip bitiriyor.. biri cevaplansa belki çorap söküğü gibi diğerleri de cevaplanacak.. ama biri cevaplanmadan bir diğeri yer ediniyor.. kafamın içi örümcek ağı gibi. adım atacak yer yok. kişiler, olaylar, sebepler -sonuçlar, sonuçsuzluklar daraltıyor içimi... dayanacak gücüm kalmıyor bazen ağlamaya başlıyorum sebepsiz ve sonuçsuz... yersiz ağlamalar.. sinir bozuklukları. dengemi yitiriyorum sanırım.. delirmek mi bu? yoksa sinirsel yaralanma mı? ne derseniz deyin ama ben kendimi iyi hissedebilmek için hep yazıyorum... heryere, her şeye yazıyorum bazen bi bira şişesinin buğusuna, bazen tozlu bir masaya anlamsız veya anlamlı şeyler yazıyorum çiziyorum... rahatlıyormuyum? -hayır. ama bi an olsun onu orada bırakıp bir diğerini düşünüyorum...bitmeyen düşünceler, cevaplanmayan sorularda yaşamaya alışmam gerekiyor sanırım ve bir gerçeği de kabullenmeliyim ki sanırım büyüyorum... çok değil bi kaç sene veya bi kaç ay önce bu kadar yoğun değildi düşünceler ve sorular.. son zamanda onlar büyüdü ve sanırım asıl önemli olan , ben büyüdüm...

12 Eylül 2009 Cumartesi

3 günlük güzel anların paylaşıldığı gezi =) nereye mi? dostluğa yolculuk =) abartmayalım alt tarafı bi köprü geçip karşı yakaya ulaştım geçen gün =) en kıymetlim kuzenimle, en kıymetlilerimden şeyma ve gülruyla buluşmaya =) özel iş !! çok önemli iş =) prodüksiyon işine girdik skeçler çektik =) komik oldu çok eğlendik =)inanç spiker oldu biz bilinçsiz insan =) sadece bize yayınlandı galasına da biz davetliydik zaten =) ve çok özel davetlilere gönderilecek ileride =) neyse ayrıntıya girmeden devam edelim =) 3 gün boyunca şeyma' da kaldım hayatımın en güzel günleri kategorisine girdi o 3 gün =) sabahladık güldük eğlendik =) bi ara gözlerimiz dolsa da aldırmadık sabah oldu ben uyanamadım şeyma beni uyandırdı ve yine güldük =) gülru ya gittik yeni evini gördük taşınacağı için mutlu olduk..eve döndük.evde pinekledik, yapmamız gereken işleri astık askıya, yaydık kaba yerlerimizi evde =) yine sabahladık ve yine öğlen gülerek uyandırıldım =) gülrunun eski evine gidip işimizi hallettik , inanç şebeklik yaptı biz güldük =) bebiş köpeklerle oynadık fotoğraf çektik ve ev taşıdık 4 koli 2 poşetten oluşan bir taşınmaydı =) şimdilik =) sonra kamyonla taşıyacakları için karışmadık ağır yüklere =) ve eve geldim =( büyük boşluk :/ şuan yatağım bana bakıyo ben yatağıma, özleyeceğim bu 3 günü... bidaha olmayacak mı ...belki olur kimbilir... bir dahaki tatil yazımda ayrıntıları daha da açarım belki..bekleyin beni anacım !!!
umud beslemek.... kısa ve net özetim !!

Aşk kaç büyümden
Aşk dön ölümden
Aşk bir sebepten
Gel gir dünyama

Aşk dön ölümden
Bir sebepten gir dünyama
Aşk dön ölümden
Geç tenimden, gel gir dünyama

Aşk vur yürekten
Aşk yak gönülden
Aşk geç tenimden
Gel gir kanıma
Sertab Erener - AŞK

9 Eylül 2009 Çarşamba

Yağ Yağmur Yağ...

son dönemde en çok ihtiyaç duyduğum ses. O sesi duyduğumda yüzümde mutluluk beliriveriyor. Herşeyi unutup sadece o sesi dinleyerek huzur bulabiliyorum. o da bunu biliyor ki iki gündür başımdan ayrılmayıp ayların acısını çıkarır gibi bana sesleniyor. "gel" diyor "gel , gir koynuma, birlikte getirelim sabahı". Özlemişim kokusunu, çekebildiğim kadar içime çekiyorum bir nefeste. Sabaha kadar kucak açıyor bana. Koynunda uyutuyor. Arada bir yok oluyor. ama yine geliyor. giderse yine gelecek biliyorum. yıllardan beri, kendimi bildim bileli beraberiz. uzun olmuyor ayrılıklarımız. arada bir uğruyor bile, nerede olursam olayım beni bırakmıyor. seviyorum onu hem de çok ve ölene kadar benimle olmasını istiyorum. belki de onun kucağına doğduğum için bu kadar güçlü aradaki bağ. Annem anlatıyor; aylardan kasımmış ve o beni tüm zerafetiyle kucaklamış. ben hatırlamıyorum. hastaneden çıkıp arabaya geçerken ki arada elimi tutmuş ve ben gülümsemişim ona. o zamandan belli olmuş nasıl iyi birer dost olacağımız.sen dostum; hayatımın her anında ihtiyaç duyduğum o en güçsüz zamanlarımda sen yanımda oldun. sevdiğim o adamı geldiği yere yolcularken bile. nasıl oluyor da beceriyorsun beni bu kadar yakından takip etmeyi bilmiyorum. ama seni çok seviyorum ve sonsuza kadar da seveceğim. sana söz ki çocuğuma da sevdireceğim seni. Yağ Yağmur Yağ, beni susuz beni sensiz bırakma. her zaman sıkırtılarla içime işle bu sesi. damlaların bana hayat versin.ben hazırım gel ve saçımın her telini ıslatana kadar yağ...Hazırım.
şuan benim yanımda olan YAĞMUR' a
EYLÜL '09

2 Eylül 2009 Çarşamba

İnsanın düşünceleri bir cümleyle değişeblir mi?
karşısındaki insandan bir cümleyle nefret eder mi?

oluyormuş. hala seviyorum onu. tek soru tek cevap olmak üzere ilişki donma noktasına geldi. evet bu gerşekleşti. hem de hiç beklemediğim bir anda. Neler kurmuşum ona dair kafamda. ne kadar büyütmüşüm gözümde küçücük olan bu sevgiyi... kendimi kandırmışım hep, boş hayallerle süslemişim kenarlarını bu küçük defter sayfasının...Halbuki bir yırtımlık canı varmış, yırtılınca siliniyormuş bütün yazılar. Henüz boydan boya yırtılmış değil sayfa. küçük bir çentik oldu başında hepsi bu...Ama ağırlığı arttıkça daha çok yırtılacak taki incelene kadar.Sonra inceldiği yerden kopacak. Kısacası başladığı yere geri dönecek kağıt...ÇÖPE GİDECEK !!!


Begüm Oskay - 28 şubat 2009

SonBahar

ilk damla düştü sonbaharın bu sabah , toprak kokusuna senin adınla uyandım sabaha. güneş yüzünü çevirmiş parlarken gelen soğuk kışın habercisiymiş gibi esmeye başlamış. ellerim ayaklarım buz kesmiş sensizliğimde..elimi ayağımı boşver de senin olmayışın içimi soğutucağına yakmış tenimi. iyiden iyiye alışmışım sana. acılarım dayanmaz halini almış sonbaharı bekliyorum büyük bir umutla.. biliyorum HERŞEY GÜZEL olur bu mevsimde. Sevdiğim kasımpatları açar, mis kokulu toprak yenilenir.. ağaçlar soyunur, o uzun ve zorlu kışa inat çırılçıplak göğüslerler soğuğu.toprağın yenilediği gibi kendini ben de yeniliyorum ruhumu.. herşeyden arındırıyorum beynimi. bir tek sana yer ayırıyorum. en güzel en gizli bahçemde sana bir taht kuruyorum. sen gelene kadar kapısını kilitli tutacağım o bahçenin. taki sen gelip benim elimden tutuncaya kadar. herşeyim gizli, her cümlem okunaksız olacak. bir tek sen anlayacaksın beni, o zaman bu bahçede tekrar bahar yaşanacak.. ve son kez; O MASAL GÜNÜ GELİNCEYE KADAR SUSUYORUM....
mevsim yaz, içim kışta kalmış benim...Dışarıda yüzünü gösteren güneş, yüzümü ve bedenimi ısıtırken içimi ısıtamaz olmuş.yapraklar çiçeklenirken, içimdeki " hayat " ağacı yapraklarını dökmüş.güneş aldatıcı, yağmurlar dinmiyor, soğuğa yüz tutmuş mevsimim.her yer puslu gri, önündeki kocaman kışı, soğuk bir merhabayla karşılıyor. Sert geçecek bu kış belli ki, "sonbaharı buysa kışı nasıl olur" dedirtiyor insana.İçimdeki bu soğukluğa karşılık yüzümde güneş pırıltısı var.görenlere özenti verecek kadar pırıltılıyım. gelsinler bir de bana sorsunlar onu. ÖLÜMÜ BEKLER GİBİ BEKLİYORUM KIŞI....
Begüm Oskay - 19.06.2009

26 Ağustos 2009 Çarşamba

ÖZLEMEK

şimdi farkediyorum da meğer ben ne çok özlem çekmişim... hemen hemen bütün yazılarım, bütün anılarım özlem üzerine kurulmuş...özlemek insan oğlunun doğasında varmış..ben yeni öğrenmişim bunu ve yeni farketmişim...özlemek güzelmiş. acı versede keyifliymiş..sanki özlemek için yaşar olmuşum. bir anıyı, bir yeri, bir günü veya bir insanı özlemeye alıştırmışım kendimi..şu sıralar herşeyi özler oldum hele ki yaşanmışlıkları özlemek en çok koyan şey bana...uzaktaki birini özlemek ise acı verici.. az kalacak uzakta hemen dönecek ama gelin görün ki kendime bile itiraf edemediğim sebepler var hayatımda, onu özlemek için geçerli sebeplerim var...ha bir de foça yı özlemek var bu aralar bende... gerçekten özlemek budur işte özlem duymak kokusunu içine çekmek istemek o kişinin veya o yerin... anlıyorum şimdi özlemi ben...ne kadar çok şey yaşamış ne kadar çok şey paylaşmışız meğersem orada... sırlarımız bile var foçada saklı kimsenin bilmediği iki kişiye ait sırlarımız bile var...foça cenneti de gösterdi bize cehennemi de.. aşk şarkıları da söyledik özgürlük şarkıları da... dans ta ettik kavga da... güldük te ağladıkta... üşüdüğümüz de oldu sıcaktan bayıldığımızda...tek kaldığımızda oldu kalabalık olduğumuzda... herkes yaşayamaz böyle güzel bir anıyı.. bize kısmetmiş değerini pek bilemedik seneye gittiğimizde dolu dolu içime çekicem o güzel keskin kokusunu foçanın...özlemek bir şeyi aramak, hissetmek ve özlemek.... benim tattığım en derin duygu bu bana kalırsa... hayatım özlemekle geçerse geçsin ben razıyım özlemlere.. yeterki sonu gelsin...
insan bir anda yalnız kalabilmeyi öğrenmeli artık..ben öğrenemedim bi türlü.. bi gün herkes yanımdayken
ertesi gün bi bakıyorum kimse yok...arkadaşlarım yanımda, sevdiklerim yanımda ama bi eksik var o güne ait bi eksiklik
"o" yok yanımda...2 inci gün alışma evresine gelirim, kabullenmeye çalışırım olmayanı,
başka kişilere aklımı vererek oyalarım kendimi,
gelin görün ki gece olunca anlarım onun eksikliğini...üzülmem nie üzüleyim ki derim..ama boşa aldanışımdır üzülürüm..
kim üzülmez ki?farkında olmanın farkına varırım o gece ertesi güne başka insanlara uyanmayı kafama korum ama olmaz yapamam
başkasını koyamam yerine hiç bi zaman onun yeri en önden ayrılmıştır bile ilk günden...
ilk günkü gibi düşünerek yatarım uykuya..yalnızlığıma uyurum haberim olmaz...

Begüm Oskay '09

UMURSAMAZLIK

umursamazlığın son noktasıdır durumum...
hiç bişey umrumda değildir,
gülerim eğlenirim gezerim,
hiç bişey yaşanmamış farzederek hayata devam ederim....

siz madalyonun o yüzünü görmeye devam edin,
ben yine evime gelince ağlıyım bağırayım,
yıkıyım dökiim herşeyi,
kendimde suç arıyım hep,
suç bende olmasa bile....

siz beni umursamaz insanın teki zannedin
ben yine içime atıyım bütün acımı,
her gün yeniden tazelenerek size güleyim,
akşama yine bayatlamış ekmek parçası gibi
sineyim köşeme....

siz benimle eğlenin gülün yine
ben kendimi güldüremezken hemde
ne kadar komik olduğumu söleyin bana
içimin ağlamasına engel olamasa da

siz beni böle tanımamaya devam edin yine,
ben kendimi tanıyamazken
iyi bakın bu gülen yüze
solması yakındır bilginize =)))

31 Temmuz 2009 Cuma

yokmuş bu koyu yalnızlığın çaresi
sebepsiz şiirler yazdırırmış insana gecenin bi vakti
ulaşmak isteyipte ulaşamadıın düşermiş aklına
yorgunluğun artrmış geceleri düşünmekten
en sakin geceyi beklermişsin ağlamak için
gözyaşların rahatsa aksın die
zor olurmuş eylül ayında geceyi sakin yakalamak
bazen günlerce beklermişsin
süzülmesi için gözyaşlarının
bazen sabrın kalmaz en olmadık yerde ağlarmışsın çaresizce
duygular en çok geceleri dirilirmiş
özlem,sevgi,aşk,hüzün,dert
gebeymiş her zaman geceye
yokmuş bu derin çaresizliğin çaresi
bilmek isteyipte örenemediklerin takılırmış aklına
sevda trenlerinin dumanı tütermiş başucunda
kalbindeki aşkın sirenleri eşlik edermiş o dumana...

birbirine kavuşamayan aşklar varmış
uzaktan uzağa yaşarlarmış hikayelerini
dokunmak yokmuş onların aşklarında
sonsuz olmasının sebebi de buymuş zaten
birbirlerine dokunmak arzusuyla yaşarlarmış aşklarını
herkes hayranmış onların bu sevdasına!
peki kimlermiş bu sonsuz aşkın sahipleri?
farkında olmazmışız ama
gönüllerimizin sevdasıymış bu yaşanan
unutmak istenilen ama unutulamayan
silinmek istenen ama silinemeyen
biz fark etmesekte
onlar gizlice yaşarlarmış aşklarını
pişman olmadan
örenmesi güç olurmuş bu sevdayı
hatta eğer bilinirse kaybedermiş sonsuzluğunu
ama gizli kaldıında
benimsermiş o güzel sonsuzluğu!...

----eylül 2007---
ben düşündüklerimi hayatıma yazıyorum kağıda değil ...
bir bir hemde her yeni düşüncede bir çizik atıyorum hayata,
sayamayacağım kadar çok biriktiler...sadece düşüncelerim olsa yine iyi..
her yaşadığımı her aldanışımı her yeminimi her bozuşumu ve her kahroluşumu...
arkadaşım bir yazsında şöyle bi soru sormuş:"Okuyan,senin halüsinasyon var mı?
başkasının gözünde kendini görür gibi oldun mu?"
evet oldum, çok gördüm, çok aldandım her seferinde yanıldım ama gördüm
eminim bir an bile olsa halüsinasyon değildi o...
bi an ama sadece 1 salisenin 60ta biri veya 120 de veya 240 ta biri ama gördüm...
mutlu ettimi daha sonrasını da görünce, hayır mutlu olmadım daha sonraki anlarda
yalanı gördüm
iğrençliği ve kötülüğü gördüm o gözlerde ve ben bunları halüsinasyon olarak algılamak istedim
o zaman..çok mu iyimserim yoksa fazla mı aptal ...
ben aptallığı seçiyorum galiba..
kimileri saflık olarak algılıyor bunu ama ben saf değilim aptalım
gözümde koskocaman bir perde var ve ben onu hiç kenara çekmeden
hayatı o bordo perdenin arkasından izliyorum asıl renklerini görmüyorum hayatın...
belki de asıl rengi yoktur bu yaşadıklarımızın herkes kendi rengini seçmiştir perdesinde...
ben bordoyu seçtim...mutlumuyum -hayır- ama mutsuzum da diyemem
hayatımın bazı evrelerinde gerçekten güzel şeyler yaşadığımı bilmekle yarına gidiyorum...
hiç yaşamamış olanlara da iyi bişiler yaşamalarını tavsiye ediyorum ...

Begüm Oskay " 10 Kasım 2008 "
makineyi "S" konumuna getir ışığı(dyaframı) makine ayarlasın sende hareket eden bi cismin anını yakala ..gerçektede anı yakalasak bırakmasak istediğimiz zaman açıp baksak olmazmı...veya anı silsek o an hiç yaşamasak olmazmı yahu..neden...gözümüzde fotoğraf objektifi gibi görse beynimizde makine gibi kaydetse olmazmı?aslında kaydedebiliyoruz biz anı fakat zamanla beynimiz format atıo kendine unutturmak mı istio yoksa gerçekten unutuyomuyuz bilmiyorum...benim beynim unutturmak istemio bana bazı şeyleri...sürekli gözümün önünde olanı yine gözüme sokuo beynim..
Begüm Oskay " 11 Kasım 2008 Salı "
Özlemek! Bile Bile yalan söylemek.."hayır özlemedim" demek.Zamanında söylenmiş diğer sözler gibi... Ateşten kaç(ama)mak.Herşeye rağmen yine de özlemek..Kendine, beynine, en önemlisi de kalbine söz geçirememek."o"nun ne yaptığı umrunda olmadan tek başına özlemek.yalnız olmadığını bilmek fakat tek başınalığın farkına varmak.Artık Gözlere bakamamak, sesi bir daha hiç duyamamak, tenini hissedememek, ve bunları özlemek. Anılara esir olmak, Aslında ona esir kalmak.Alışamamak, gittikçe yabancılaşmak, hatta unutulmak. dinlediğin şarkılarda onu aramak ve tüm bunlara rağmen yaşamak.İmkansızlığına kendini alıştırmak, o hiç olmamış gibi, içindeki en gizli zindanlara onu hapsedip herşeye rağmen YAŞAMAK...
Aşkımızın bittiği yerde kaldım ben yüreğimle,
Yığıldım bir köşeye sessiz sakin öylece,
Canım yandı hissettirmedim sana,
Gittiğin yola daldı gözlerim çaresizce,
Arkandan seslenemedim dön diye,
Bunu istemeye hakkım yoktu senden,
Hayat senin hayatın ve seçim senin.
Bir boşluktu yaşadığım, onca anı belki de,
Yaşanmamış saymaktı tek çare,
Acı atmıştı ağlarını üzerime kahpece,
Sende herşey bitmiştti, kabullenmeliydim,
Yetim kalmıştı düşlerim bir kes daha,
Son noktayı uzaklaşan ayak seslerin koymuştu bu sevdaya,
Düşlerimin sessizliği sardı bedenimi,
Gece yüzüme vuruyor rüzgarıyla sinsiliğini,
Ağaçlar çıplak, sonbahar dökmüş yapraklarını,
Sanki üzerime kapatmışlar ölü dallarını,
Çiçekler açmıyor artık benim dünyamda,
Renklerim hep soluk tonlarında,
Berrak değil artık sular,
Yıpratıyor beni bu sessiz akşamlar,
Yapmacık olmuş çevremdeki bütün dostlar,
Yürek kanar olmuş hiç durmadan,
İsyan eder durur hiç susmadan,
Çareler gülümser öylece uzaktan.
Uzatsam elimi ona, yine de tutamam,
Alışmışım hüzne, mutluluğa dayanamam,
Dünyamda mutluluklar olmuş yalan,
Bunu da kabullenmek mümkün,
YÜREĞİM DAYAN,
Bir gün gelse kurtulsam bu sevdadan,
mezar taşlarının birinde adım yazmadan...

18 Mart 2009 Çarşamba

son vedayı edememek...git derken içi sızlar insanın... son veda ne zamandır bilinmez oysa ki son görüşünde bi daha görüşmemek üzere ayrılmışsındır ve bunun farkında değilsindir..ayrıldığında değişik bi duruma bürünür vücut..kasılır sinirlerin..ne diyeceğini bilememek vardır ya o boğazda düğüm olur..küfretmek istersin kıyamazsın sevdiğine ...severek bile bile ayrılmak koyar insana.arkanı dönüp gitmek zor gelir ama yapmak zorundasındır..çünkü tek taraflı sevmişsindir, tek taraflı düşünmüşsündür ve tek taraflı terkedilirsin...oysa ki o zamana kadar anlayamadığındır bu tek taraflılık..onunla birlikteyken sadece sen gerçek sen olmuşsundur ve o oyun oynamıştır sana..aşk bi oyundur esasında..sonunda tüm bedenlerin kaybolduğu yok olduğu bi oyundur...görüşürüz kelimesi anlamını çoktan yitirmiştir bir daha asla görüşmemek vardır esas olan...hoşçakal daha anlamlı olmuştur hoş kalmasını hep mutlu olmasını istersin çünkü sevdiğinin, o bunları düşünmez sadece bi veda sözcüğü zanneder hoşçakalı..senin için öyle değildir oysa, senin için "hoşçakal" onun iyiliğini istemektir...ayrılık olsa bile seven vazgeçmez diğerinin iyiliğini düşünmekten..onun için hep güzel olsun ister hayat senden önce seninle ve senden sonra da bu devam eder... o unutur, o boşverir...sen unutamazsın, boşvermek istesende boşveremezsin onu...aklın unutur aklın başkalarını düşünür ama gün gelir bi yerde hatırlanır, kalpteki akla düşer ama akıl yine unutur, kalbimde tuttuğum aklımdan atığım kişi senin için tek dileğim HOŞ KAL....

3 Şubat 2009 Salı

sevmek yetmiyormuş bazen...bunu hep duyardım ama anlamazdım...bazı şeyler apaçık ortada olsada,her iki taraf ta sevsede,ve bunlar karışıklı duygular olsa da yetmiyormuş...bazı şeyleri söylemek kolay olmayabiliyormuş,kasmaya hiç gerek yokmuş....

1 Şubat 2009 Pazar

Çevir gökyüzüne başını...
Bakma arkana!
Daha sert basa basa, daha güçlü!
Anlat bu kara şehrin yollarına ak adımlarınla!
Gitmek yenilmek değil kazanmak da!
Gitmek gitmektir işte...
Hepsi bu.

aldatılmış olmanın verdiği zayıflıkla, güçlükle gidebilmek...şehrini bir piç gibi yalnız bırakıp gitmek..tıpkı onun sana yaptığı gibi....