24 Ekim 2009 Cumartesi

Belki De ...Kim Bilir?

Belki de ben "Aşk" ı Kendi Ellerimle, Darağacında Sallandırmıştım.... Kim Bilir ?


Evet belki de gerçekten böyledir. Yıllar önceki Mevzu Ve Aşk bu gece aklıma düştü. Gözde' nin sorusuyla birlikte hemde. " Biz kimden beddua aldık Begüm? "
Aklıma gelen ilk "Aşk"tı. "Aşk" ın böyle bir şeyi düşünmeyeceğinden adım gibi emindim fakat bir an sordum kendime. Çünkü hala bana son bakışı gözümün önünde. " bırakma" der gibi, üzgün ve çaresiz. Küçük bir çocuğun yıkılan hayallerine bakışı gibiydi. O dönemde ben aklı beş karış havada, o güzel duygunun kıymetini bilmeyen, şımarık bir kız çocuğuydum. Ama her ânı aklımda. Yıllar geçmesine rağmen " Aşk" ın etkileri hala bende görülebiliyor. Ben "Aşk" la olgunlaşmışım meğer. "Aşk" tan öncesi olmamış hiç ve -o zaman bilmediğim birşey- sonrası da olmayacakmış. Ne yazık ki yitip giden zaman "Aşk" ı benden alıp gidememiş. Sökememişim sevgisini kalbimden . Hala bir fotoğrafı durur en sevdiğim şaririn, en sevdiğim kitabının, en sevdiğim şiirinin olduğu sayfada. Arada çıkarırım Yosun gözlerine bakabilmek ve onu canlı tutabilmek için içimde.
Dedim ya kıymetini bilememişim. "Aşk" yanıbaşımdaymış ama defetmişim başımdan. Fark etmeden arkamı dönüp gitmişim. Oysa şimdi ne kadar da pişmanım. Aptal diyorum kendi kendime, aptalsın Begüm! Bırakıverdin "Aşk" ı o kaldırımda. Arkandan bağırmasına, yakarışına, yalvarışına kulak asmadan , kafanı çevirip bakmadan uzaklaştın "Aşk" tan. Ama "Aşk" gururluydu.
Bak bir daha geri döndü mü sana?
Bir daha kalbine ulaştı mı?
Sen bunu hak ettin Begüm!
Şimdi "Aşk" seni darağacına asmış ölümünü bekliyor... Sessiz, sakin, usulca...
Begüm Oskay
23 Ekim 2009
Cuma...

23 Ekim 2009 Cuma

ŞARAP

ŞARAP


Saat onikiden sonra,
Bütün içkiler
Şaraptır


Cemal Süreyya

BİLİYORUM SANA GİDEN

BİLİYORUM SANA GİDEN


Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Cemal Süreyya

SEVGİLİM, BİR GÜNÜN..

SEVGİLİM, BİR GÜNÜN..

Sevgilim, bir günün ortası şimdi
Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
Uzat bana uzat ellerini
İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor

Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.

Günümüz ekmeğimiz, türkümüz
Çoluğumuz çocuğumuz
Binalar yan yana yükselip gidiyor
Vapurların ağzı köpük içinde
Uzaklarda ne kapılar açılıyor
Tirenin biri bir istasyona varıyor
Ordan çıkıyor biri.

Her şey biliyor her şey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrrediğimi?

Geldiğimi?
Gittiğimi

Hadi!

Cemal Süreyya

10 Ekim 2009 Cumartesi

Zaman ve Mum

"Zaman en büyük ilaçmış, -Öylemi, oldu görürsem söylerim- zaman beni sadece büyütüyor bazen."
bu cümlei ilk duyduğumda zamanın bu kadar önemli olduğu aklıma bile gelmemişti.Şimdi düşünüyorum da zaman gerçekten de ilaç değilmiş yaralarıma.Merhem olacağına tuz oluyormuş hatta.Bastıkça kanayan yaralarım iyice derinleşmiş zamanla.
"Zaman geçer büyürüz, sertleşir dünya" diye boşuna dememiş mor ve ötesi şarkısında. zaman büyümeye gerekmiş sadece. unutmaya vea iyileşmeye değil.Aksine unutamadığımız olayları, kişileri yüzümüze vurmaya yarıyor zaman.
Hayatlarımız bir mum ışığı gibi.Hafif bir rüzgarda sönmeye meğilli ama dirençli.o hafif rüzgarlardan korumaya çalışırız hep kendimizi ama beceremeyiz, çünkü arkasından daha sert bir rüzgar gelir ve mum söner.Umut Biter. onda yaşanan kaybolur gider duman gibi uçar.geriye kalansa koca bir enkaz, bir şeye benzemeyen eriyip de donmuş şekilsiz bir mum tabakası. Şansı olan henüz sıcakken mumu alıp şekle sokandır.Yani hayatını yeniden şekillendiren. ama her ne olursa olsun o mum bir kere erimiştir ve zamanın içinde kaybolup gitmiştir.arda kalanları tekrar yapsan da ne değişecektir ki? amaç o mumu hiç yakmamaktır,yansa da bitmeden söndürmektir......
Begüm Oskay
09 Ekim 2009 - Cuma - saat: 06.45

Çemberimde Gül Oya

hiç yaşamadığın bir döneme yaşamış kadar bağlı olmak...
hangi insanın hissedeceği bir duygudur ki bu? hiç görmediğin hiç bilmediğin
zamana nasıl bu kadar hayran olabilir ki insan?
yaşamadığı yaşayamadığı bir dönem nasıl bu kadar içine işler bir insanın?...
nasıl bu kadar güzel resmedilir bi hikaye?
bir daha aynı olmaksızın...her karesinde nasıl kendinden bi parça hisseder ki insan.?
her yeni güne onunla uyanmak nasıl bir şeydir ki?
nasıl olayları yaşamış kadar etkilenir bi insan o sahnelerde ?
ve her güne hiç bir şey olmamış gibi nasıl devam eder?


bunların cevabını ben 1 haftadır içinde bulunduğum ruh halimin geçmesi için kendimi
izlemeye adadığım 2004 yapımı muhteşem diziyle buldum... Çemberimde Gül Oya....
ilk sahnesinden itibaren izlemeye başladığım an dünyadan sıyırdım kendimi.
hala etkisi devam etmekte vücudumda.. göz yaşlarım istemsiz bi şekilde yanağımdan süzülmekte.
ve hala ben o günleri yaşamasam da özlemekteyim. mehmet'i yurdanuru hatta cananı ve zarifeyi
kıskanmaktayım...bana kalsa sultan ı ve ibrahimi bile kıskanacağım ama kinim ağır basıyor...
aslında onlarda her birinde bi tanıdık sese bi tanıdık ifadeye rastladım izlerken belki bundandır bu kadar bağlanmam bi diziye.
saat sabahın 8 i ve ben hala ilk bölümünden son bölümüne kadar her sahnesini beynimde ve kalbimde hissedebiliyorum..
bilmiyorum benim kadar etkilenen var mıdır bu diziden ama ben ilk ve tek olmayı yeğlerim..
varsa da benimle aynı duygularımı paylaştılar bilmek isterim... o aşkı hissettiler mi? o özgürlük ateşinde yandılar mı?
o töre denilen alladın cezası cahilliklere sövdüler mi? ve o maskeli yüzlere bakarken gerçekten
maskesiz yüzü gördüler mi?
ben merak ediyorum. her daim merak ediyorum cevaplarımı bulamasam da soruyorum. doğru algılanmasam da ye da hiç umurlarımda olmasa da
ben tartışmaktan çekinmiyorum
fikirleri ve inançları uğruna yok olanlarla ve türkiye'yi seven herkesle birlikte ben de DÜŞÜNÜYORUM... suçluysam da suçluyum...
birilerine türkiye'yi sevmeyi anlatıyorum onlar beni ne kadar yanlış anlarlarsa anlasınlar. ben seviyorum özgür irademi...

Begüm Oskay - 07 Ekim 2009